Sekiz yıllık blog hayatımda deneyimlediğim ve gözlemlediğim kadarıyla ''blog okumaktan soğutan nedenler'' hakkında düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bu yazı hit arttırma yöntemleri değil yanlış anlamayın, öyle bir beklenti içine de girmeyin. Ancak hit arttırmanın aksine, ''hali hazırda var olan hiti koruma ve hemen çıkma oranını düşürme yöntemleridir'' diyebiliriz. Bir bakıma eldeki bulgurdan olmayın diye yazıyorum.
Bu nedenleri sıralamadan önce sizlere şunu da belirteyim:
Bu nedenlerin çoğu kendi gözlemlerime dayalı olduğu için, bazı noktalarda çelişki içinde olabilir ve bana katılmayabilirsiniz. Aynı şekilde bu nedenler size eksik ya da fazla gelebilir. Fazla bilgi göz çıkarmaz deyip hadi bu adımı es geçtik diyelim. Eksiklere gelecek olursak; onları da siz kendi tecrübeleriniz ve gözlemleriniz doğrultusunda yorum yaparak paylaşırsanız, ben de sizlerden bir şeyler öğrenmiş olurum.
Şimdi gelelim ziyaretçiyi blog okumaktan soğutan 8 neden konusuna
1 - Uygunsuz reklam yerleşimi
Blog/site sahibi olanlar ilk adsense onayını aldıklarında garip bir heyecan içinde oluyor. Bunu anlayabiliyorum. Bu heyecanla birlikte plansız bir şekilde pata küte hurraa reklam yerleşimi yapıyor.
Çok fazla para kazanacağını düşünüyor ama bir bakıyor ki; ortada ne kazanç, ne de gelen giden kalıyor... Yani aslında kendi kendine zarar veriyor. Çünkü gelen ziyaretçi, reklamlar yüzünden içeriğe odaklanamadığı için, o anda bir soğukluk hissediyor. Dolayısıyla yazınızı okumadan kapattığı gibi, blogunuza da bir daha da uğramıyor. O yüzden reklam yerleşimine biraz dikkat etmekte fayda var diye düşünüyorum. Yani bir blog yazıyorsanız, en çok nasıl reklam tıkı alırım değil de, reklamı nereye koyarsam rahatsız etmez diye düşünün.
2- Cevap vermeyen yazar :
- Aloo sesimi duyan biri var mı?
- Yok ölmüş adam duymuyo seni.
Tamam arada herkesin işi gücü oluyor ama bir web sitesi ya da blog sahibi olmak, başta nasıl emek gerektiriyorsa, sonrasında da sorumluluk demektir. Bazen bir blogun çok eski bir yazısına yorum yapıyorum. O yorumda belki bir soru sormuşum. Ama konu eski olduğundan mıdır nedir cevap gelmiyor. Bu yüzden ben de sıradan bir ziyaretçi olarak, yazarın pek tınlamadığını düşünüyorum. Ama bir daha da denk gelirsem en fazla okuyup çıkıyorum.
Ayrıca şundan da eminim : Sırf bu nedenden dolayı yani yazarın eski yazılarına gelen yorumlara cevap vermemesinden dolayı, ziyaretçiler eski yazılara pek yorum yapmıyor. Çünkü biliyor yazsa da bir cevap gelmeyecek. Bilmem siz bu durumun ne kadar farkındasınız ama, ziyaretçilerin çoğunda bende de dahil böyle bir algı oluştuğunu düşünüyorum.
3- Pop-up pencereler :
Pop-up iyidir. Ama her şeyin fazlası da zarardır. Bir sayfada (sadece bir kez açılan) mail abonelik formunu ya da facebook sayfa beğeni penceresini anlayışla karşılayabiliyorum. Ama birden fazla olunca içeriği okumak yerine, pop-up pencere kapatmakla uğraşıyorum. Ne bileyim ilk açılışta ekranı kaplayan dev bir reklam (hani şu kapat tuşu solda olanlardan) sayfanın sağından solundan her an yeni bir şeyler çıkacak gibi hissediyorum. Bu da can sıkan bir durum tabi. O yüzden pop-up kullanırken biraz daha özen göstermek gerektiğini düşünüyorum.
4- Yazı stili ve yazının okunabilirliği :
Diğer maddeleri bir kenara bırakırsak aslında en önemli noktalardan biri de budur. SEO'dan öyle pek anlamam ama bir yazıya genel olarak baktığımda, biraz okunabilir ve göze hitap etmesini istiyorum. Çoğumuzun da aynı şeyi beklediğinden de eminim.
Örneğin 300-400 kelimelik bir blog yazısının hiçbir paragraf, alt başlık ya da biçimleme kullanılmadığını gördüm. Yazı belki çok iyi ve bilgilendirici bir yazı ama sırf bu yüzden ziyaretçi okumak istemiyor. Aynı şekilde yazının okunabilirliğini düşüren fontlar kullanılması da, ziyaretçiyi ne yazık ki, o yazıyı okumaktan soğutabiliyor.
Peki blogum için uygun bir fontu nasıl bulacağım diye sorarsanız, [► blogger yazı tipi nasıl değiştirilir] sizlere kendi yöntemimden bahsedeyim:
Ben google chrome eklentisi olan whatfont uygulamasını kullanıyorum. Mesela ziyaret ettiğim sayfalarda çok hoşuma giden ve blogumda çok güzel duracağını düşündüğüm bir font görüyorum. Uygulamayı çalıştırıp; font adı, rengi, line height gibi değerlerine bakıyorum ve aynı fontu bloguma uyguluyorum. Siz de bu yöntemi kullanabilirsiniz. Daha alternatifi ya da kolayı olduğunu da sanmıyorum.
5- İçeriğe uyumsuz bir tema seçimi :
Piyasada o kadar çok tema var ki, hemen hemen her kategoriye uygun bir tema bulmak [► adsense uyumlu blogger tema] mümkün. Ancak yanlış bir tema seçimi de, ziyaretçi kaybına neden olan ve blog okumaktan soğutan durumlardan biridir.
Mesela fotoğraf ve günlük tarzında yazılarınızı paylaşabileceğiniz içerikler için, tutup da haber teması gibi ağır ve çok fazlaca gösterişli temalar kullanmak doğru bir seçim değildir. Aynı şekilde bir haber sitesi tarzında çok fazla kategoride içerik üreten bir sitenin, kişisel blog tarzında bir tema kullanması da yanlıştır. O yüzden tema seçiminde acele etmeyin derim. Gerekirse başkalarından fikir alın, sorun, iyice araştırın. Ondan sonra karar verin.
6- Dürüstlük :
Tamam tamam hepiniz dürüstsünüz! Bu başlığı elbette (onlar kendilerini biliyor) diyebileceğim kişiler için yazdım. İçerik üretme aşaması zaman zaman sıkıntılı olabiliyor. Bu yüzden çoğumuz farklı kaynaklara başvurma durumunda kalabiliyoruz. Fakat kaynak belirtmek kötü bir şey olmadığı halde, yapmayan çok yazar gördüm ben. Hatta bazen şöyle bir durum bile olur : Ben kaynağın neresi olduğunu gayet iyi biliyorum. Ama yazarın belirtmediğini görünce pek hoş karşılamıyorum. Bu da beni o siteden soğutuyor. Bu yüzden dürüstlüğü de, ziyaretçi kaybına neden olan ve blog okumaktan soğutan durumlardan biri olarak görüyorum.
► İyi bir blogger olun ve diğer bloglara link verin
7- Yazıyla ilgisi olmayan etiket ve açıklama kullanımı :
Bir site ya da blog sahibi olanların çoğu, google bazlı çalışıyor. Birbirimizi kandırmayalım kimse inkar etmesin şimdi. Herkesin tek derdi, aman yazım google da sitem çıksın, aman daha fazla ziyaretçi gelsin, dur şu etiketi de yazayım gibi şeyler. Yazıyla hiç alakası bile olmayan etiket ve açıklama kullanmak ise; bu işin biraz aşırı hırs olarak gördüğüm boyutu. Hırs olduğu gibi bilinçsiz bir şekilde etiket girildiği için, faydasından çok aslında zararı vardır.
Zararını da size şöyle anlatayım :
Şu anda blog okumaktan soğutan diye bir yazı yazıyorum. Genel olarak baktığınızda aslında kullanabileceğim etiket ve açıklamalar bellidir.
Nedir mesela?
Ziyaretçiyi blog okumaktan soğutan 7 neden, ziyaretçiler siteyi neden terk eder, sitede geçirilen süre nasıl arttırılır, blog yazarlığında yapılan hatalar, gibi kesinlikle birbiri ile bağlantılı olan açıklama ve etiketler. Yani tutup da böyle bir yazı için ''seo teknikleri'' diye bir etiket kullanırsak ve ziyaretçi bir şekilde bu etiket aracılığıyla sayfamızı ziyaret ederse, hem dürüstlük ilkesini zedelemiş oluruz, hem de ziyaretçiye istediğini verememiş oluruz. Bu da muhtemelen sitenizin o ziyaretçinin gözünde kötü bir izlenim bırakmasına neden olacaktır.
Yani ne yazıyorsanız etiket ve açıklamalarınızı da ona göre girin. ''Evde kolay pizza yapımı'' diye bir başlık atıp da, kuru fasulye tarifi vermeyin!
8- Yazarken yapılan imla hataları :
Kabul ediyorum kimse mükemmel değil! Ama en azından blog yazan biriyseniz bazı şeyleri de öğrenmiş olmanız gerekiyor. Çünkü okuyucu kitleniz, her ne kadar sizin gibi mükemmel olmasa da, yapılan imla hatalarına dikkat ediyor. Bundan emin olabilirsiniz. Bu yüzden yazdıklarınızı yayınlamadan önce imla hataları için yeniden gözden geçirmenizde fayda var.
Hatta blogger tabanlı blogların bu konuda basit ve kullanışlı bir eklentisi de vardır. Örneğin herkes yerine herkez ya da yalnız yerine yanlız yazmak gibi yaptığınız küçük hatalarda sizi uyardığı gibi, gözden kaçan hataları da bir tuş yardımı ile görmenize olanak sağlıyor.
Örnek gösterim :
9 olur 10 olur artık gerisi size kalmış…
Ben 8 tane yazdım ama elbette bu rakam 9 de olabilir 10 da. Kısacası aklıma gelenler ve paylaşmak istediklerim bu kadar. Siz de konu ile ilgili kendi düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim.
- Ne bileyim bir bloga girince en çok neye uyuz olursunuz mesela?
- Sizi en çok ne rahatsız eder?
- Hangi durumlarda yazıyı bile okumadan pencereyi kapatacak duruma gelirsiniz?
Yazar hakkında : Merhaba, ben Ayhan. Nisan 2016'dan bu yana Çıplak Yazar adıyla kişisel blog ve öyküler yazıyorum. İlginizi çeker mi bilmem ama blogumda (deneme, öykü, eleştiri, merak ettiklerim ve yaşam) gibi konular üzerine yazmayı seviyorum. Blog yazarlığı benim için tamamen bir eğlence diyebilirim. Kitle yazarı değil, yazar kitlesini yaratır! sözü blog yazarlığında benimsediğim tek prensibimdir.
Yazınızı keyifle okudum ve kendime batıracak bir iki igne buldum:)
YanıtlaSilOlur öyle efendim. Hepimiz mükemmel değiliz sonuçta. Ben bunları yazdım ama tam anlamıyla hepsini yapıyorum (yapabiliyorum) diyemem.
SilYazınızı okumak güzeldi benim için. Dikkatli olmalıyım diye düşündüm okurken. Kendimce özen göstermeye çalışıyorum ama acemilik de var, bilgi eksikliği de. :)
YanıtlaSilAcemilik herkeste oluyor Halil Bey. Zamanla üstesinden geleceğinize eminim.
Silcevap verilmemesi beni de çok üzüyor :(
YanıtlaSilYa aslında her yoruma cevap verilecek diye bit şey yok. Ama arada soru sorulan veya açıklama bekleyen yorumları cevapsız bırakmamak gerek diye düşünüyorum.
SilBu dedikleirniz doğru bir iki tanesini bende buldum ☺️ Ama dikkat etmemiz gerekiyor
YanıtlaSilhttp://www.nuriozzkan.com
Yazıda kendimizden bir şeyler bulmak yazının başarılı olduğunu gösterir. Bunun için ilk olarak misafir yazarımıza teşekkür ederim. Yine yorum yapma özverisini gösterdiğiniz için @filmgundemi, @halil gönül, @büşra bayram ve @nuri özkan ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilFaydalı önerilerdi teşekkür ederim..
YanıtlaSilNe güzel bir yazı hatta böyle bir konu benim nasıl aklıma gelmedi diye düşünmedim değil..kaleminize sağlık.
YanıtlaSilYazı ile ilgili bir çok konuda aynı fikirdeyim ama bana en itici gelen şey nasıl desem mahalle dili ile yazanlar.
Evet baştan belki biraz sempatik gelebilir samimi de oluyor ama bir yerden sonra sürekli böyle yazmak inanılmaz itici oluyor.
Yanlış anlaşılmak istemiyorum samimi yazmak bir arkadaşa hitap eder gibi yazmaktan bahsetmiyorum benim bahsettiğim yine bir mahalle-argo dilinde o kullanılan "çatlak" yazı şeklidir.
Mahalle dili güzel hoş ama dediğim gibi devamlı olarak kullanılınca aklıma direk dedikodu eden ağzı bir türlü kapanmayan kadınlar gelir.
Çoğu blog yazarının bir müddet sonra kendi üslubunu bulduğunu düşünüyorum. Elbette ziyaretçi tarafından gelen geri bildirimler doğrultusunda bunlara dikkat etmek gerekiyor. Yazar ben buyum böyle yazıyorum da diyebilir, ziyaretçilerin serzenişlerine kulak verip biraz üslubuna çeki düzen vermeyi de tercih edebilir.
SilGüzel bir konuk yazarlık konu seçimi olmuş. Bunları devamlı şekilde uygulayabilen bloggerlar zaten bence en iyi blog yazarları. Pop-upları ve gereksiz reklam yerleştirme yerlerinden ben de çok rahatsızımdır. Bir de yazarın karşılık vermemesi gerçekten bana çok ayıp bir şey olarak geliyor. Örneğin ben denetleme şeklinde yorumlama kullanıyorum böylece her gelen yorumu daha net görebiliyorum, ona göre yorumlayabiliyorum. Bazı bloggerlar var çok fazla yazıları, çok fazla yorumcuları var ve denetleme kullanmıyorlar. Bir yere kadar, insan her şeye cevap veremez ya da görmemiştir diyorsunuz. Fakat bazıları da var, denetleme şeklini kullanıyor ama hiçbir zaman denetleyip yorumlamıyor. Bu da tabi epey can sıkıcı oluyor ziyaretçi için.
YanıtlaSilDeğerli yorumunuz için öncelikle teşekkür ederim. Yazdıklarınızı okuyunca kendim (bu yorumlara cevap verme işini) layıkıyla yapmadığımı fark ettim. Ancak şöyle bir durum söz konusu : Çok yoğun çalıştığım için sakin kafayla okuyup cevap vermeyi daha uygun buluyorum. Sadece 1 günümü yorum okuyarak cevap yazdığım günler oluyor bu yüzden.
SilÇok hızlı yaşadığımız şu dönemlerde kimi yorum bırakmakta kimileri de yoruma cevap vermekte üşengeçlik gösterebiliyor. Aslında yorumlar okuyucu ile yazarın kaynaşacağı önemli bir adımdır. Bu adımı attığınız için siz değerli okuyucularıma teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilElinize sağlık bende bunlara dikkat ederek bloglarımı yazmaya çalışıyorum. Bu vesile ile bloğunuzu yakında takip etmeye başlayacağım. Saygılarımla...
YanıtlaSilDeğerli yorumun için teşekkürler .
Sil2. konuya en iyi cevabı jivoChat vermiş olacaktır.
YanıtlaSilBu konuda enteresan deneyimler edindim hatta birde blogunun yazdım.
İnternet aleminde en etkili olacağın düşündüğüm araçlardan bir tanesidir mutlaka edinmeniz tavsiye ederim.
Teşekkürler.
Online satış siteleri ya da benzeri şekilde kapsamlı çalışan diğer siteler için dediğiniz uygulama çok faydalı olabilir. Ancak kişisel bloglar için jivoChat gibi uygulamaların gerekli olmadığını düşünüyorum.
Sil6.Dürüstlük:
YanıtlaSilKaynak belirtmede kararsız kalmanın dürüstlükle ilgili olmadığı kanaatindeyim. Google kaynaklarını iyi okuyanlar referans verdikleri bağlantıların internet ortamında kurallara riayet edip etmemesinden sorumludur. Bir bağlantıya referans verdiğinde buna da kefil olacağınız anlamına gelir.
Bilen yazarlar çoğu zaman bu nedenle yazılarına referans vermezler.
Yukarıdaki nedenlerden dolayı sitelerimde ticari olmayan ve güvenmediğim sitelere referans vermekten imtina edebilirim.
Teşekkürler.
Bana göre kaynak belirtmek, bir ''blog görgü kuralı''dır. Zaten her içerikte kaynak olacak diye bir durum da yok. Ancak kaynak belirtilmesi gereken yazılarda, mutlaka verilmesi gerek diye düşünüyorum.
SilÖrneğin yazınızda Newton ve Hooke arasındaki anlaşmazlıkların sebebi gibi tarihi bir olaydan bahsediyorsunuz. Emin olun okuyucu mutlaka kaynağınızı merak edecektir. Yani kısaca kaynak, yazılanların noter onaylı belgesi gibidir.
Ayrıca kaynak belirtmek, kefil olmak değil de; ''ben bu yazıyı şu kaynaklardan toplayarak oluşturdum'' deme durumudur. Google açısından sıkıntı olabileceğini düşündüğünüz kaynaklarda ise follow-nofollow etiketleri zaten fazlasıyla iş görüyor.
Nofollow (Ben bu bağlantıyı kaynak olarak verdim ama kefil değilim anlamına geliyor.)
Follow ise tam tersi.
2020 den merhaba :))
YanıtlaSilVarya o yorumlara geri dönmeyenler :))
valla hak veriyorum size
Emek verilmiş bir yazı olmuş.
Hep merak ettiğimiz konular.
ayrıca diğer bloğunuz çok güzel ilk defa gördüm, tema harika nerden bulabilirim acaba yardımcı olursanız sevinirim, bende gönderilerin yanında yorum sayısı var ama kaç görüntülenme var yazısı yok , bu konuda da bir bilginiz var mı acaba.
teşekkür ederim
Yorumunuz için teşekkürler. Acaba hangi ikinci blogdan bahsettiniz 😊. Genellikle blog tasarımı konusunda yardımcı olduğum kişiler de beni Admin olarak eklediğinden Sanki benim blogummuş gibi duruyor olabilir. tema, ücretli olarak aldığım bir tema isterseniz iletişim bölümünden bana yazın detaylı olarak konuşalım
SilBahsettiğim ciplakyazar.com teması
SilKendisi blogger dan ayrılmış. Özel bir wordpres teması. İsterseniz yapılabilir mi diye araştırırım.
Sil
YanıtlaSilÇok doğru tespitler, katılıyorum. İyi ki İremciğim gazetesinde bahsetmiş. Çokkkkk teşekkürler 😊🤚
Yorumunuz için ben teşekkür ederim. Gazeteden haberim yoktu, hemen kendisine teşekkür edeyim 😊
SilHocam çok anlamlı bir yazı olmuş. Öneriler de tam yerinde. Emeğinize sağlık
YanıtlaSilBir de istediği kişinin yorumuna karşılık verenler var. Bu konuda seçici olunmamalı bence. Facebook'ta karşılaştığım bir şeyi yazmak isterim: Birkaç yıl önce, şahsen tanımadığım birisi bir yakının vefatını paylaşmıştı. İnsanî bir tutum sergileyerek rahmet ve başsağlığı dilemiştim. Aradan biraz zaman geçince onlarca taziye yorumu arasından sadece bir kişiye karşılık verilmiş; bir oyuncuya. Bu acı olayın üstüne o ünlünün yorumu nasıl "onurlandırmıştır" merhumun yakını, kim bilir. Ama bu paragraftaki eleştiri bloglar için.
YanıtlaSilBaşlığa konu olan maddeler hemen herkesin düşüncesine tercüman olacak türden. Sabah gazetesinin sitesinde gezinmek sinir bozucu. Apaçık bir örnek. Her yerden reklâm fışkırıyor. Haber değeri taşımayan içi boş şeyler de cabası. Google'da bir araştırma yaptığımda, listenin ilk sırasında yer alsa bile girmiyorum oraya. (Bu eleştiri Sabah'ın yayın politikasına değil, site politikasınadır)
İmlâ ve noktalama kurallarına uyulmadan yazılan yazıların bulunduğu blogları terk edesim geliyor. Bir yazıyı bitirir bitirmez, sıcağı sıcağına yayına vermek yerine, kusurları en aza indirmek için birkaç kez kontrol etmek hem kaleme, hem de okuyucuya saygı duymanın göstergesidir. Biz buradayız, kaçmıyoruz yani. İki saat sonra yayınlasan ne kaybedersin? Türkçe'si varken, İngilizce kelimeler görmek de rahatsız olduğum bir başka sıkıntı.
Az önce bir kitap bloğunda karşılaştığım bir hatayı aktararak yorumu noktalayacağım: Sitenin üst kısmı dev kadar reklâmla kaplıydı. Aşağılara iniyorum, reklâm da geliyor. Bloğu inceleme gereği duymadım ve hemen çıktım.
Yazıma değer katacak uzun yorumunuz için teşekkürler. Gazeteleri hiç sormayın! Sırf seo dan bir şeyler koparabilmek adına her yere anahtar kelime atıyorlar ama aradığınızı ancak yazının son satırında onlarca reklamı geçtikten sonra bulabiliyorsunuz.
Silİmla kurallarına evet oldukça uymaya çalışıyorum. Kaçırdığımız varsa kusura bakmasın okuyucularımız :)
Blogger'da başlıklı önceki/sonraki buton yapımını anlatan bir yazı yazabilir misiniz?
YanıtlaSilYazarım desem yalan olur :) küçük bir google araması ile bulabileceğinizi tahmin ediyorum. Yardımcı olamadım, kusura bakmayın
SilYazı hakkındaki görüşleriniz sizden sonrakiler için önemli olacaktır.